Çarşamba günü sabah İzmir'den Diyarbakır'a ilk uçak ile başlıyor maceramız..Diyarbakır havaalanında buluştuk, diğer tur arkadaşlarımızla..Çok renkliyiz..İzmir, İstanbul, Edirne, Tekirdağ, Çorum..birçok yerden katılanlar var..Şoförümüz ve muavinizmiz de Diyarbakır'dan..
vee başlıyoruz :) İlk olarak, Mardin kapıyı yanımızda bırakarak Diyarbakır yenikapıdan geçiyor ve Tarihi Hasan Paşa hanında Mustafa'nın kahvaltı salonunda kahvaltılarımızı alıyoruz. Dekorasyon yöresel, kahvaltılıklar fabrikasyon..sadece kavurmalı yumurta güzel, giderseniz denemelisiniz :)
Karnımız
doyunca haydi bakalım başlasın gezmece.. ilk Ulu camii ye
uğruyoruz. Buralarda mezhepler içiçe geçmiş.. mezhepler kendi içlerinde
ibadetlerini dilediklerince yapabilsinler diye her bir kenar farklı bir
mezhebe ayrılmış..Yöre halkı belli ki muhafazakar, caminin dışında
kahvelerde, meydanda birçok erkek oturmuş ya muhabbet ediyor, ya da
etrafı seyrediyor..öğreniyoruz ki işsizlik oranı %30..
Buradan
çıkıp, Cahit Sıtkı Tarancı evine geçiyoruz. Evler, dört tarafı çevrili,
içinde avlusu olan ki bunlara hayat deniyor, bazalt taşları ile
süslenmiş, çok güzel konaklar şeklinde yapılmış..
Hemen
yanında Ahmet Arif'in evini de ziyaret ettikten sonra, Hevsel
bahçelerini göreceğimiz, Keçi burcuna gitmek üzere otobüslerimize
biniyoruz..
O
kocaman kocaman karpuzların yetiştiği yemyeşil hevsel bahçeleri muhteşem
görünüyor.. İmara açılmış olması çok üzücü.. Bahçelerin yanındaki tepeye
çok katlı şekilli evlerden yapılmaya başlamış bile.. sanıyorum yeşilin
önemini tüketince anlayacağız..tabi o zaman da çok geç olacak...
Yeni
Diyarbakır'ı çok merak etsem de göremeden buradan ayrılıyoruz..
Anlatılanlara göre çok güzelmiş..Bizim gördüğümüz yer sadece eski
Diyarbakır...
Sonraki
durağımız Hasankeyf.. 2010 da çok korkmuştuk, barajla sular altında
kalacak, bir daha göremeyeceğiz diye, neyseki çeşitli aksaklıklar
2014'te görmemize imkan sağladı..
Eskiden
halk mağaralarda kötü şartlarda yaşarmış. Dönemin başbakanı S.
Demirel'in bir ziyaretinde, bu şartların iyiletirilmesi talimatı
vermesiyle, evler yapılarak, halk evlere taşınmış.. Şimdiyse o evleri
sular altında kalacağından tekrar taşınmaları gerekiyor.. Sokak
tatlarının kokusu etrafı sarsa da hijyenden uzak yaşam, birşeyler
tatmanızı engelleyebiliyor..Köylü çocuklarla konuşuyoruz..Hepsi pırıl
pırıl, gözlerinin içi gülüyor..Ortalama 8-9 kardeşler hepsi de..bir de
"bu bizim ailedendir" diyorlar..sanırım akrabaları için böyle deniyor..
Burayı
da gördükten sonra geçiyoruz Midyat'a.. İlk olarak Mor Gabriel
manastırına çıkıyoruz..Tur boyunca gördüğümüz en iyi korunmuş yapı
diyebilirim.. Tek kelimeyle muhteşem.. Süryanilerin ibadetini
gerçekleştirdiği ve dini eğitimlerini verdikleri bir manastır..
Kesinlikle gidilip görülesi bir yer..Burayı anlatan rehber de çok
başarılı..
Midyattaki bir çok eser Asurlulardan kalma..Medeniyetler, dinler, mezhepler içiçe geçmiş..
Midyat'ın telkarisi
ve Süryani şarabı ünlüymüş.. bir de Sıla nın çekildiği konağı :) Konuk
evine çıkıyoruz, Hükümet kadının çekildiği evin avlusuna giriyoruz..Son
dönemde diziler ve filmler sayesinde tanınmış bir ilçemiz..İlk abbarayı
gördükten sonra telkarilerimizi alıyor, buluşma noktasına doğru
iniyoruz..Yol üstündeki şarapçılardan şarap tadıyoruz..süryani şarabı,
boğazkereden yapılmış şarap demekmiş meğer..yani buruk bir tadı var..çay
likörü deniyoruz ev yapımı..o çok güzel..fakat onun da şişesi güvenilir
değil..tüm valizi likör yapmamak için alamıyor, aklımızın bir köşesine
yazıyoruz..
Küçük
çocuklar heryerde..rehberlik yapıp, 1-2 lira para kazanmaya
çalışıyorlar..Sokaklardan, fakirlik belli oluyor..Pide çok tüketiliyor
burada..Hem de kıtır kıtır..Bir fırının yanından geçerken, ortası delik
pidelere takılıyor gözümüz, sonra da fırından yeni çıkmış kapalı
lahmacun gibi şeylere.."Bu nedir" diye soruyoruz.."Sembusek"
diyorlar..Denemek için alalım diyoruz, meğer bir otele
yapıyorlarmış..neyse o zaman diyoruz bu seferde onlar bırakmıyor, alın
bir tane deneyin diye.. parasını verelim diyoruz, kabul
etmiyorlar, büyük uğraşlar sonucu bakıyoruz tadına..gayet güzel.. Antep
fıstığı ve mavi badem ki Mardinin badem şekeri bu renkteymiş, aldıktan
sonra turdakilerle buluşup otelimize geçiyoruz.. Matiat otel..
Resimlerde çok güzel görünse de eski ve kahvaltı tabaklarında temizlik
sıkıntısı olan bir otel..Hijyen sıkıntısı dudağımda küçük bir uçuk
çıkarsa da, ilk günü böylece bitiyoruz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder