16 Temmuz 2014 Çarşamba

Diyarbakır-Hasankeyf-Midyat

Uzun süredir gitmeye çalışıp bir türlü gerçekleştiremediğimiz GAP turumuzu sonunda gerçekleştirdik :) Bu tura iyiki de katılmışız diyorum çünkü memleketimizin bilinmeyen güzelliklerini, doğudaki hayatı ve 45 kişi ile 5 gün boyunca aynı otobüste ve otelde vakit geçirerek farklı kişilikleri tanıma fırsatı buldum..
Çarşamba günü sabah İzmir'den Diyarbakır'a ilk uçak ile başlıyor maceramız..Diyarbakır havaalanında buluştuk, diğer tur arkadaşlarımızla..Çok renkliyiz..İzmir, İstanbul, Edirne, Tekirdağ, Çorum..birçok yerden katılanlar var..Şoförümüz ve muavinizmiz de Diyarbakır'dan..
vee başlıyoruz :) İlk olarak, Mardin kapıyı yanımızda bırakarak Diyarbakır yenikapıdan geçiyor ve Tarihi Hasan Paşa hanında Mustafa'nın kahvaltı salonunda kahvaltılarımızı alıyoruz. Dekorasyon yöresel, kahvaltılıklar fabrikasyon..sadece kavurmalı yumurta güzel, giderseniz denemelisiniz :)
Karnımız doyunca haydi bakalım başlasın gezmece.. ilk Ulu camii ye uğruyoruz. Buralarda mezhepler içiçe geçmiş.. mezhepler kendi içlerinde ibadetlerini dilediklerince yapabilsinler diye her bir kenar farklı bir mezhebe ayrılmış..Yöre halkı belli ki muhafazakar, caminin dışında kahvelerde, meydanda birçok erkek oturmuş ya muhabbet ediyor, ya da etrafı seyrediyor..öğreniyoruz ki işsizlik oranı %30..

Buradan çıkıp, Cahit Sıtkı Tarancı evine geçiyoruz. Evler, dört tarafı çevrili, içinde avlusu olan ki bunlara hayat deniyor, bazalt taşları ile süslenmiş, çok güzel konaklar şeklinde yapılmış..

Hemen yanında Ahmet Arif'in evini de ziyaret ettikten sonra, Hevsel bahçelerini göreceğimiz, Keçi burcuna gitmek üzere otobüslerimize biniyoruz..


O kocaman kocaman karpuzların yetiştiği yemyeşil hevsel bahçeleri muhteşem görünüyor.. İmara açılmış olması çok üzücü.. Bahçelerin yanındaki tepeye çok katlı şekilli evlerden yapılmaya başlamış bile.. sanıyorum yeşilin önemini tüketince anlayacağız..tabi o zaman da çok geç olacak...
Yeni Diyarbakır'ı çok merak etsem de göremeden  buradan ayrılıyoruz.. Anlatılanlara göre çok güzelmiş..Bizim gördüğümüz yer sadece eski Diyarbakır...

Sonraki durağımız Hasankeyf.. 2010 da çok korkmuştuk, barajla sular altında kalacak, bir daha göremeyeceğiz diye, neyseki çeşitli aksaklıklar 2014'te görmemize imkan sağladı..

  
Eskiden halk mağaralarda kötü şartlarda yaşarmış. Dönemin başbakanı S. Demirel'in bir ziyaretinde, bu şartların iyiletirilmesi talimatı vermesiyle, evler yapılarak, halk evlere taşınmış.. Şimdiyse o evleri sular altında kalacağından tekrar taşınmaları gerekiyor.. Sokak tatlarının kokusu etrafı sarsa da hijyenden uzak yaşam, birşeyler tatmanızı engelleyebiliyor..Köylü çocuklarla konuşuyoruz..Hepsi pırıl pırıl, gözlerinin içi gülüyor..Ortalama 8-9 kardeşler hepsi de..bir de "bu bizim ailedendir" diyorlar..sanırım akrabaları için böyle deniyor..
Burayı da gördükten sonra geçiyoruz Midyat'a.. İlk olarak Mor Gabriel manastırına çıkıyoruz..Tur boyunca gördüğümüz en iyi korunmuş yapı diyebilirim.. Tek kelimeyle muhteşem.. Süryanilerin ibadetini gerçekleştirdiği ve dini eğitimlerini verdikleri bir manastır.. Kesinlikle gidilip görülesi bir yer..Burayı anlatan rehber de çok başarılı.. 
Midyattaki bir çok eser Asurlulardan kalma..Medeniyetler, dinler, mezhepler içiçe geçmiş..

Midyat'ın telkarisi ve Süryani şarabı ünlüymüş.. bir de Sıla nın çekildiği konağı :) Konuk evine çıkıyoruz, Hükümet kadının çekildiği evin avlusuna giriyoruz..Son dönemde diziler ve filmler sayesinde tanınmış bir ilçemiz..İlk abbarayı gördükten sonra telkarilerimizi alıyor, buluşma noktasına doğru iniyoruz..Yol üstündeki şarapçılardan şarap tadıyoruz..süryani şarabı, boğazkereden yapılmış şarap demekmiş meğer..yani buruk bir tadı var..çay likörü deniyoruz ev yapımı..o çok güzel..fakat onun da şişesi güvenilir değil..tüm valizi likör yapmamak için alamıyor, aklımızın bir köşesine yazıyoruz..
Küçük çocuklar heryerde..rehberlik yapıp, 1-2 lira para kazanmaya çalışıyorlar..Sokaklardan, fakirlik belli oluyor..Pide çok tüketiliyor burada..Hem de kıtır kıtır..Bir fırının yanından geçerken, ortası delik pidelere takılıyor gözümüz, sonra da fırından yeni çıkmış kapalı lahmacun gibi şeylere.."Bu nedir" diye soruyoruz.."Sembusek" diyorlar..Denemek için alalım diyoruz, meğer bir otele yapıyorlarmış..neyse o zaman diyoruz bu seferde onlar bırakmıyor, alın bir tane deneyin diye.. parasını verelim diyoruz, kabul etmiyorlar, büyük uğraşlar sonucu bakıyoruz tadına..gayet güzel.. Antep fıstığı ve mavi badem ki Mardinin badem şekeri bu renkteymiş, aldıktan sonra turdakilerle buluşup otelimize geçiyoruz.. Matiat otel.. Resimlerde çok güzel görünse de eski ve kahvaltı tabaklarında temizlik sıkıntısı olan bir otel..Hijyen sıkıntısı dudağımda küçük bir uçuk çıkarsa da, ilk günü böylece bitiyoruz..