Sabah otelde kahvaltımızı alıyor, bugünkü tur için otobüsümüze
geçiyoruz..Bu arada yemek ve molalar boyunca tura katılanların değişik
yaşam tecrübelerini öğrenme fırsatımız oluyor..
Doğa derneğinin
Birecik'te kelaynak kuşlarının korumaya alınması için yaptırdığı
çiftliğe geliyoruz..Kuşlar doğada olduğu için sadece yavrular
kafeslerinde..kanat çırpmayı öğreniyorlar arada bir kendilerini
göstererek..
Doğaya katkımız olsun diye alışverişimizi yapıyor,
Birecik barajını göreceğimiz Halfeti'ye doğru devam ediyoruz..Bu
coğrafya'da bu kadar güzel bir yer olduğunu gerçekten bilmiyordum..
Burası son dönem dizilerle meşhur olmuş, ben de son aldığım kitaptan
adını duymuştum.."Halfetinin siyah gülü"..ve de bu coğrafyaya özgü,
siyah açan gülleri varmış..
Halfetiye yamaçtan iniş çok güzel,
adeta batıda deniz kenarına iner gibi..bilenler için eski Foça ya iner
gibi desem olur sanıyorum..sahilde birçok tekne turu ve balıkçı
var..burası da adeta Dalyan..İlk
olarak
tekne turuna çıkıyoruz..Baraj sularıyla sular altında kalmış eski Tedaş
binası ve camiyi resimliyoruz..teknemiz barajla beraber boşaltılan
Savaşan köyüne yaklaşıyor..heryer sular altında..tepede
bir rum kalesi..rumlar heryere gelmiş dedirtiyor insana..baraj gölleri
Adıyaman ve çevresinin iklimin, belliki değiştirmiş..alışık olduğumuz
iklime ve neme yakınız buralarda..
Tekneye
çıktığımız Fırat yüzer restaurantta yemeğimizi alıyoruz. Haşhaş kebabı
ve göl balığı ünlüymüş..tavsiyelere bakıyorum balık kötü, kebabımızı
sipariş veriyoruz..45 kişi gibi kocaman bir grupla yemek organize etmek
zor..oturacak yer bulmak, isteklerine anında ulaşmak.. bu da turun
katlanılması gereken kısmı deyip bir es veriyorum..kebap lezzetli fakat
tek porsiyon 22 TL, çok gereksiz pahalı..yanında cacık ve bulgur pilavı
da veriyorlar..pilav da oldukça lezzetli..
Karnımız da doydu, sıra geldi sabırsızlıkla beklediğimiz şehir Gaziantep'e :).. Öğle yemeğini yemiş
olsak
da iki saatlik yolculukta erittiğimiz bize yeter.. İlk olarak Zeugma
müzesinde duruyoruz.. Birbirinden güzel mozaikleri mitolojik
hikayelerini dinleyerek geziyoruz...Sonrasında çarşılara yakın Gaziantep
kalesinin önünde iniyoruz otobüsümüzden..akşam 7'ye kadar zamanımız
var..bakırcılar çarşısı, baharatçılar çarşısı, tarihi zincirli bedesten
derken geziyoruz birçok çarşıyı..renkli çarıklar sallanıyor dükkanlarda
güzel güzel..kırmızı bir tane alasım geliyor..arka sokaklarda ustasını
buluyoruz..mor bir tane alıyoruz..esnafla muhabbet çok eğlenceli
burada..insanlar çok doğal ve eskilerde kalmış gibi..İstanbul'da suyu
parayla alınca çok koymuş adama, onu anlatıyor..biz de ağzımız açık
izliyoruz..maşallah çok akıllı bir oğlu da var, okusun diyor, kurtarsın
kendini..birkaç küçük hediye veriyor..anadolunun insanının özlediğimiz
samimiyeti..
Güzel sohbetten sonra devam ediyoruz çarşılarda
dolaşmaya..bir takım tatlılar alıyoruz, pestil, sucuk gibi.. ve kırmızı
pul biber..diyoruz bize çok acı verme yiyemeyiz..denemek için
veriyorlar..eşim ağzına alıyor ama sesini giderecek kadar acı..hemen su
bulayım diye etrafa bakkal bakıyorum..dükkan sahibi bir koşu kapıp
geliyor, yarım litrelik suyu..en az acılı biberlerimizi alıyor
çıkıyoruz..bu arada suyun parasını da kabul etmiyorlar.. teklif etmemize
kızar gibi..
Biber salçası almak için girdiğimiz dükkanda, 15 TL
lik alışverişin masrafını babaannesinin emekli maaşından harcatmaya
çalışan bir anne ve 2 kızına şahit oluyoruz..Sakarya dan
gelmişler..kıyafetlerinden belli paraya ihtiyaçları yok, iyi eğitimli de
görünüyorlar aslında...dükkan sahibi çok kızmış..çok içerlemiş, sanki
kendi babaannesi..bize baya dert yanıyor..e biz de kızıyoruz tabi..küçük
insanların küçük hesapları..
vee sıra geliyor beklenen ana.. :)
İmam Çağdaş'tayız..İçerisi çok kalabalık, bunu bile çok iyi
yönetiyorlar..Emirgan Sütiş'ten sonra gördüğüm en iyi kalabalık
yönetimi..
İlk olarak lahmacunlarımızı alıyoruz..Bu lahmacunsa
bizim önceki yediğimiz şeyler ne? Çok güzel... Arkadan geliyor, simit
kebabı, patlıcan kebabı, ali nazik..herbiri muhteşem..açık ayran içmem
normalde, ama deniyorum gelenekselliği bozmamak adına.. bu da bugüne
kadar içtiğim en iyi ayranlardan biri..arkadan kuru ve fıstıklı
baklavalarımız geliyor..fıstıklı olan daha güzel, ama yine de hepsi
harika..Antep bize yetmez, bir haftasonu yemek için tekrar
gelmeli..Zaman yaklaştı..buluşma noktasına doğru ilerliyoruz ama çok
yedik hazmettirmek lazım, kömürde kahve içelim diyoruz.. yolumuzun
üstünde sağda bir hanın ortasında Fayat Usta diye bir yer..kahve 10
TL..Esnafın samimiyet ve doğallığına ters..Hızlıca içiyoruz
kahvelerimizi, hanın tam karşısında katmerleri görüyoruz
vitrinde..burada katmer tatlı..antep fıstıklı gözleme gibi..meğer
sabahları olurmuş sadece ama bu fırında bu saatte de varmış..yiyecek
yerimiz kalmadı, paket yaptırıyoruz, yoksa nerede yiyeceğiz bir daha..
Akşam
otelde yemeğe inemiyoruz tabiki..Otelimiz Grand Antep otel..herşeyiyle
çok modern, muhteşem bir otel..tertemiz, odalar çok güzel, gözünüz
kapalı yerinizi ayırtabilirsiniz.. Akşam civarda dolaşalım diye
çıkıyoruz..yürüyüş olsun hem...koçak baklava ile karşılaşıyoruz..hemen
İzmir e iki paket baklava..üstelik buranın baklavası imam çağdaştan daha
iyiymiş, herkes öyle diyor..sonra otele dönüyor, güzel bir uyku
çekiyoruz..
Tur boyunca ilk defa tertemiz tabaklarla ve
birçok çeşitle kahvaltı yapınca tabi yüzümde ayrı güller
açıyor..Günlerden anneler günü..herkes birbirinin gününü
kutluyor..inşallah bizimkini de kutlayan çocuklarımız olur diyor
kahvaltılarımızı yapıp, otobüsümüze geçiyoruz.. Turun son günü..çok
yorulsak da son günü de merakla bekliyoruz..
Kilis üzerinden
Yesemek köyünde açık hava heykel müzesini geziyor, buradan
Antakya-Harbiye'ye varıyoruz.. Öğle yemeğimizi, Harbiye şelalerinin
olduğu noktada Boğaziçi restaurantta alıyoruz.. Antakya mutfağını da
merakla bekliyoruz.. Tepsi kebabımız geliyor..Zahter salatası
istiyoruz.. Zahter, bir tür kekik..Bir de humus istiyoruz, bu da tahin
gibi birşeymiş...Herbiri rezalet..burası da çok kalabalık ve
yönetilemiyor..çalışanlar, kendilerinden küçük çocukları tokatlayıp,
birbirlerine bağırıp duruyor..çok bekliyoruz..hem de o lezzetsiz yemek
ve mezeleri..bazı masalar garsonlarla tartışıyor, yemeden çıkıyor..
Biz
de yeryemez hızlıca aşağıdaki şelaleye doğru yürüyoruz..Derme çatma bir
sürü restaurant yapılmış, suların üstüne..doğa nasıl katledilir güzel
bir örnek Harbiye..burası zaman kaybıydı diyebilirim..tur programından
çıksa bile olur..nar ekşileri vardı ama şişeleri toz içinde, kirli
olunca Antakya merkeze bıraktık alırız diye..
Antakya merkeze
geliyoruz, ortadan Asi nehri geçiyor..Hatay'ın nüfusunun büyük kısmının
Nusayri olduğunu öğreniyorum..İlk defa duyorum bu mezhebi..Asi Nehri
boş, kurumuş, hatta oldukça da pis, çöplük gibi..şehrin içinden böyle
birşey geçmese daha iyi olurmuş..En iyi künefe çınaraltı
künefedeymiş..gidiyoruz bedestenler içinden..pazar günü olduğu için
çaycılar kapalı..şaşırıyoruz..egenin rahatlığı burada da varmış meğer :)
Künefe güzel, bizim bildiğimizden biraz farklı ama daha
lezzetli..dükkanın temizlik sıkıntısı varmış, neyseki ben görmedim..nar
ekşisi almadan Antakya'dan dönülmezki diye hızlıca aranıyoruz,
yok..almadan dönüyoruz.. İskenderun üzerinden Adana'ya doğru devam
ediyoruz..ve akşam 22:20 uçağı için 21:15 te havalimanındayız..son gün
genel olarak otobüste geçti..yol ve önceki günler oldukça yordu..yani
tur tam zamanında bitti..şoförümüz ve muavini ile vedalaşıyoruz..çok iyi
insanlardı..şoförümüz çok ciddi bir trafik kazasından çok iyi kurtardı
bizi..oysa ben kurtulamayağımıza emin basmıştım çığlığımı..verilmiş
sadakamız varmış...muavin welat (seyahat boyunca adının vedat olduğunu
sanmış olsak da) o kadar kaprisli insana rağmen hiç surat asmadan hep
gülümseyerek hizmet etti..ben de unutmayacağım kürtçe bir kelime
öğrenmiş oldum..welat: vatan.. ve rehberimiz Nazmi, sabırlı ve bilgili,
olabildiğince çok bilgi aktarmaya çalıştı..işini severek yaptığı belli,
kısa sürede işinde ilerleyeceğine eminim, yolu açık olsun, güzel bir tur
oldu sayesinde..Biz bu turumuzu Anı tur ile gerçekleştirdik...Herşeyden
doymalık değil, tadımlık alarak..Şimdi ise bu tatlardan Mardin ve
Gaziantep için ayrı seyahatler planlanabilir yorumunu
yapabiliyoruz..Kendi ülkemizde kendimizden uzak, bambaşka hayatlar ve
kültürler görmüş olduk, ne mutlu ki artık barış var.. halk mutlu..yol
boyunca gördüğümüz suriyelilerden bahsetmedim hiç..konteynır kentlerde
sefalet içindeki halk..omzuna aldığı bir çuval unla mayın tarlasını
aşarak, hayatta kalmayı başarmış kaçak suriyeliler..her insan yaşamayı
ve de insanca yaşamayı hak ediyor..savaşlar insanlara birşey
kazandırmadığı gibi, sadece kaybettiriyor..biz barışı çok sevdik, tüm
dünya barış içinde yaşayalım isitiyoruz..doğu'dan notlar bu
kadar..sevgilerimle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder